Çarşamba, Aralık 24, 2008

DUVAR


Bir duygu var. Habire gidip gidip aynı duvara çarpma duygusu gibi, arabesk gibi, içki içmek gibi hastalanacak kadar, bırakamayacak kadar. Lars von Trier filmlerindeki gibi, Zeki Demirkubuz’un Kader’i gibi…

Şarkılardan geliyor hep, filmlerden. Hem onlardan, hem de onca insanın aynı duyguda olması halinin kendi hissini onaylamasından. Sözler var, iki kelime, bazen bir cümle, bazen sadece birinin sesi, hangi dilde söylerse söylesin.

Aynı kaderi yaşamamak için oruç tutar gibi, sır saklar gibi, iradene varını yoğunu yatırsan da, içinden, için için duvara çarpmak gibi…Kabuk tutamadan bir defa, bir defa daha hep aynı yerinden, duvara çarpmak; kendi inşa ettiğin duvarlara, orada olmayan duvarlara, duvar diye boşluğa, duvar diye insanlara..

Kendi hayatının ikiliğinde, nasılsa, hem her gün akarak, hem de aynı duvara her gün çarparak, biteviye.

Kendine çelme takar gibi, yalan söyler gibi, direnir gibi, evlat gibi, ur gibi, sessizlik gibi, nefessizlik gibi, varlığımdan daha gerçek, benliğimden daha ben, gidemediğim yerler, duramadığım odalar gibi, sis gibi, duman gibi, felç gibi, hiç açılmamış kapılar gibi..

Bir duygu var, mümkün.