Pazartesi, Ekim 31, 2005

Galakside Havlu Ne Lazım?



Otostopçunun Galaksi Rehberi'nin faydalı olmaktan çok öte bir kitap olduğunu söylemek zorundayım. İnanılmaz bir espri anlayışı ile (ki üstruplu bir İngilizden bahsediyoruz) akla hayale gelmeyecek alet, şahıs ve hadiselerden bahsediyor kitap. O kadar yaratıcı parçaları var ki lugatınıza almaktan başka bir şansınız yok. Hadiselerin yaratcısı Douglas Adams'ın ise ne ölçüde sıyırmış bir o kadar da saygı değer olduğunu anlamak için alttaki American Atheist sitesindeki röportajına bir göz atmak yeterli.
http://www.americanatheist.org/win98-99/T2/silverman.html

Bütün bunlardan öte hakikaten Galakside havlu neden lazım olsun? Bunu, dünyanın yok olduğu ana bornoz ve terlikleriyle yakalanan (ve tabi tüm galaksiyi bu kutsal kostümle gezmek zorunda kalan) Arthur Dent'e arkadaşı büyük galaksi otostopçusu Ford Perfect şöyle açıklıyor;

"Havlu yıldızlararası seyahat eden bir otostopçunun sahip olabileceği neredeyse en işe yarar şeydir. Jaglan Beta'nın soğuk aylarında yol alırken sarınabilirsiniz; Santraginus V'nin ışıl ışıl mermer kumsallarında baş döndürücü deniz buharını içinize çekerken üzerine yatabilirsiniz; çöl dünyası Kakrafoon'un kıpkırmızı ışıldayan yıldızlarının altında onu üzerinize örtüp uyuyabilirsiniz; ağır ağır akan Moth ırmağı üzerinde seyrederken mini salınıza yelken yapabilirisiniz; yumruk yumruğa düvüşlerde kullanmak üzere ıslatabilirsiniz, zehirli gazlardan korunmak ya da Traal'ın kurt gibi acıkmış Cırtlak Canavarı'nın bakışlarından kaçmak için başınıza sarabilirsiniz; acil durumlarda havlunuzu imdat işareti olarak sallayabilirsiniz ve tabii ki hala yeterinde temiz görünüyorsa onunla kurulanabilirsiniz.
Daha da önemlisi, bir havlu büyük psikolojik değere sahiptir. Herhangi bir sebeple, şuursuz bir gezgin ( şuursuz gezgin; otostopçu olmayan) bir otostopçunun yanında havlusunun olduğunu farkederse , otomatik olarak bir diş fırçası, yüz koruyucu maske, sabun, bir kutu bisküvi, temos, pusula, harita, bir yumak ip, sivrisinek ilacı, yağmurluk, uzay giysisi vs. vs. olduğunu varsayacaktır."

Bütün bunları aslında tüm kitabın en unutulmaz kahramanı olan Marvin'den bahsetmek üzere bir giriş olarak bile görebilirsiniz. marvin; intihara meyilli depresif (çoğunlukla feci halde depresif) robot. Sonsuz zekaya sahip olan bir robot iken yaratıcıları onu "Gerçek İnsan Karakteri" ile daha mükemmel hale getireceklerine inanmışlar. Oysaki Marvin sonsuz zekasının zavallı insanlar arasınde heba olup gitmesinden muzdarip, bu kadim keder içerisinde tek görevi açılıp kapanmak olan uzay gemisi kapılarının mutluluklarına sonsuz bir kıskançlık duyuyor. Öyle kederli ki hayattan bahsedildiğinde kendini kapatıyor.

Tam da burda Bant Dergi'nin ikinci sayısındaki gelmiş geçmiş robotlara dair karşılaştırmalı chartına link vermek istiyorum ama malesef soft halini nette bulamadım. Tabii ki Marvin insan dostu olarak tasarlanmasına rağmen bu konuda oldukça alıngan olduğu için tabloda pek puan toplayamıyor ve puanlamayı r2d2 açık ara ile alıyor.
Onun yerine Otostopçunun Galaksi Rehberi filminin sayfasının linkini koyuyorum. Filmi seyretmedim ama tiplemeler de websayfası da baya başarılı görünüyor. Sayfa Marvin ile açılıyor ve karakterlerden Marvin'i seçtiğiniz zaman homurdanarak sayfası açılıyor. Bunun dışında eğlenceli oyunlara da bir bakmanızı tavsiye ederim.

hitchhikers.movies.go.com/

Cuma, Ekim 07, 2005

Open - Cure

I really don't know what I'm doing here
I really think I should've gone to bed tonight but...
"Just one drink
And there're some people to meet you
I think that you'll like them
I have to say we do
And i promise in less than than an hour we will honestly go...
Now why don't I just get you another
While you just say hello... "

Yeah just say hello...

So I'm clutching it tight
Another glass in my hand
And my mouth and the smiles
Moving up as I stand up
Too close and too wide
And the smiles are too bright
And I breathe in too deep
And my head's getting light
But the air is getting heavier and it's closer
And I'm starting to sway
And the hands all on my shoulders don't have names
And they won't go away
So here I go
Here I go again...

Falling into strangers
And it's only just eleven
And I'm staring like a child
Until someone slips me heaven
And I take it on my knees
Just like a thousand times before
And I get transfixed
That fixed
And I'm just looking at the floor
Just looking at the floor
Yeah i look at the floor...

And I'm starting to laugh
Like an animal in pain
And I've got blood on my hands
And I've got hands in my brain
And the first short retch
Leaves me gasping for more
And I stagger over screaming
On my way to the floor
And I'm back on my back
With the lights and the lies in my eyes
And the colour and the music's too loud
And my head's all the wrong size
So here I go
Here I go again...

Yeah I laugh and I jump
And I sing and I laugh
And I dance and I laugh
And I laugh and I laugh
And I can't seem to think
Where this is
Who I am
Why I'm keeping this going
Keep pouring it out
Keep pouring it down
Keeping it going
Keep pouring it down
And the way the rain comes down hard...
That's the way I feel inside...

I can't take it anymore
This it I've become
This is it like I get
When my life's going numb
I just keep moving my mouth
I just keep moving my feet
I say I'm loving you to death
Like I'm losing my breath
And all the smiles that I wear
And all the games that I play
And all the drinks that I mix
And i drink until I'm sick
And all the faces I make
And all the shapes that I throw
And alll the people I meet
And all the words that I know
Makes me sick to the heart
Oh I feel so tired...

And the way the rain comes down hard...
That's how I feel inside...

Kaos+İnsan=Sonsuzluk?

Güzel ve iyiye inanmak zorundayız. Bazen dip köşe baktıkça elimize birşeyler bulaşıp dursa da başka yolu yok. Yahut en azından bu şansı denemek için biraz daha süremiz var. Akıp giden hayatın orospularını, sarhoşlarını, seks manyaklarını, sevilmemişlerini, açlarını, yanlızlarını, nevrotiklerini sollayıp iyi birşeyler olduğuna inanmak gerek. Bunun için geriye dönmek lazımsa dönmeli. Bildiklerimizi bilmezden gelemiyoruz elbette, ama iyi bildiklerimizi hatırlayabiliriz.

İnsan evladı elbet toprak üstündeki gelmiş geçmiş en iyi adaptasyon kabiliyetine sahip yaratık. Öğrenen, kabuk bağlayan, biçim değiştiren, zekasını içgüdüsel olarak hayatta kalmak için kullanan bir varlık. Bir yandan tüm bunları yapmak onun için tüm varlıklardan daha zor, çünkü çok canlıda tanımlı olmayan değişkenleri var içinde. Kendisinin bile bilmediği, ancak karşısında çıkan olaylarla tanımlayabildiği, hemen oracıkta somutlayıp yahut kılıflar uydurup üstüste koyduğu değişkenleriyle yol almak zorunda. Üstelik de yol boyu da bunlar renk, biçim, hareket, amaç değiştirirken. Tam da bu yüzden de yine bir insan evladı olarak, büsbütün sübjektif bir şekilde hayatın insan için yaratılmış olduğuna inanmamaya imkan yok. Çünkü bu kaosun hakkını ancak insan verebilir, o anlayabilir; bunun için bunca duygu, kırılganlık, savunma mekanizmaları ile donanmış olmak gerekir. İçinden çıkılmaz hale gelmeyen bir şeyin akıp gitmesine, devam etmesine imkan yok gibi, çünkü çözülmüş olan şey bitendir, devam etmeyendir.

Bu sebeplerle insanın, kaostan varolan bir dünya düzenini devam ettirmek için ne kadar da mükemmel kurgulanmış olduğuna bakıp hayran olmamak elde değil. Bunu hep sevinçle karşılamayabiliriz. Ama sevincin olmadığı yerde bile zaten hayat devam ediyor, insan kendine bir form buluyor. Anahtarı da bütün bunların tam böyle biryerde; insanoğlu farketmeden, bilmeden yapıyor bütün bunları ve böylece sürüp gidiyor.
Bu sonsuzluk hayran olmayı haketmiyor mu?